Hikayemiz

BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ
ÇIRALI DA HERBİŞİ BİTKİ ATÖLYESİ VARMIŞ...

 

   Biz iki aşık, Erdem ve Seyran, cebimizde 150 lirayla Çıralı'ya 2010'da göç ettik.

Büyük göçten altı ay önce bayram tatilinde Likya yolunun Maden Koyu Güzergahı'nda bir yürüyüş yapmıştık. Yolda bize çam ağaçları, kekik çeşitleri, adaçayları, hayıtlar, mersin çalılıkları, karabaş otları, yavşanlar, sığırkuyrukları, hatmiler eşlik ediyordu. Etrafımız güzel ve şifalı dostlarla kuşatılmıştı. Bir tepede durup mola verdiğimizde Çıralı’nın manzarası kuşbakışı ayaklar altındaydı. Gördüğümüz eşsiz güzellikteki manzara bizi büyülüyordu ve yolda rastladığımız şifalı bitki dostlarımızdan daha ne kadar çok çeşidin bu topraklarda yaşadığıyla ilgili bir sohbete daldık. Doğanın ihtişamı o kadar ilham vericiydi ki, sonrasında üzerine bir şarkı bile yazıldı, dilden dile dolaştı...

Tatil dönüşü şehirde olağan mücadelelerle aylarımız geçti. Bilirsiniz şehirde günler birbirine benzer hatta bazen hep aynı güne uyanıyormuşuz gibi gelir. Birbirine benzeyen o günlerden birinde, ezberimizi bozan bir şey oldu... Çıralı'da yaptığımız yürüyüşte domuzların eşeleyip ortada bıraktığı, tanımadığımız birkaç kökü cebimize sokuşturmuş, şehre getirmiş ve kaloriferin üstünde unutmuş, hatta unutmuş olduğumuzu da unutmuştuk. O sabah bir baktık kökler şahane renklerde çiçek açmış, capcanlı bize bakıyorlar.

İşte o gün bize ne olduysa oldu... Canlandık. İnsanın uyumlu varoluşuna dair derin arzumuz da canlandı. Bir ay içinde eşyalarımızı sattık, savdık, çevremizdekilerin plansız ve mantıksız ama gönülden kararımıza yaptığı eleştiriler denizini aşıp kendimizi Çıralı'ya taşıdık. Hikayenin sonrası bir hayatta kalma ve uyumlanma sürecidir ve başka bir zaman anlatılır elbet. Bu günkü hikayemiz; 2013 yılında atölyemizi dağın başındaki evimizden merkezde bir dükkana taşımamızla devam ediyor. O yıl, otelleri olan bir adamın bahçelerine permakültür danışmanlığı yapıp karşılığında bir araba almayı başarmıştık ve böylece daha geniş alanlarda toplayıcılık yapma fırsatını da yakalamıştık hareket kabiliyetimiz artınca cesaretimiz de arttı. Şöyle bir plan yaptık; bir tarafı ekolojik çamaşırhane bir tarafı bitki atölyesi olan bir dükkan açacaktık. Böylece insanlara, Çıralı'nın en büyük sorunlarında biri olan ve olacak olan, kimyasal deterjanlarla çamaşır yıkama ve yeraltı ve üstünü zehirleme sevdalarından vazgeçebilme seçeneği sunacaktık. Maddi sorunlarımızı bu şekilde çözüp, dükkanın bitki atölyesi bölümünde de sırf kendi zevkimiz için doğadan topladıklarımızı dönüştürmeye devam edecektik. Doğal deterjan yapmayı öğrendik, doğal sabunun her türlüsünü ürettik ve çamaşırları onlarla yıkadık. İşletmelerin birçoğuyla görüştük, neden kimyasal maddeler kullanmamamız gerektiğini anlattık. Tonlarca çamaşır yıkadık ama yeterince değil. Yüzlerce işletmenin içinden sadece birkaç kişi konunun ne kadar ciddi olduğunu biliyor ya da önemsiyordu. Çıralı insanlarında; toprak, deniz, kuş, böcek, kedi, köpek, kirpi, yılan ve nicesi zehirleniyormuş kime ne fikri hep baskın çıktı. Para sıcaktı, tatlıydı, güzeldi, hızlı olan iyiydi, gerisi perdenin ardında sinek vızıltısı.


Ekolojik çamaşırhane fikir ve zikrimiz bizi yordu. Maddi beklentimiz olmayan bitki atölyemiz ise ziyaretçilerle dolup taşıyordu. Çamaşırhane bölümünü kapattık ama hala deterjan ve arap sabunu üretiyoruz. Böylece kendimiz için ürettiklerimizi daha fazla üretip insanlarla daha fazla paylaşır hale geldik. Sonra düzgün paketleyip, etiketlendirip satmaya başladık. Bu gidişat bizim için oldukça şaşırtıcı ve güzeldi. Kim istemez sevdiği şeyi yaptığı için para kazanmayı...

Çıralının doğasından yaklaşık 100 çeşit bitki topluyoruz, bazı bitkileri kendimiz yetiştiriyoruz. Bitkileri toplarken bitkilere selam verip onlardan izin istemek gibi bir etiğimiz var. Bitkinin en fazla 1/3 ünü toplamaya hakkımız olduğunu düşünüyoruz ki onlar da yaşam döngülerine rahatça devam edebilsinler. Şu an Herbişi Bitki Atölyesinde üretimi yapılan ve çoğunluğu bu bölgeye ait 150 ye yakın ürünümüz var. Ayrıca temiz ve güvenilir, idealist üretici dostlarımızdan, bal, pekmez, organik üretilmiş sebze ve ürünlerini, benzeri kalmamış ustalardan çömleklerini, el sanatlarını yani el ve gönül değmiş herbişiyi Herbişi bünyesinde değerlendiriyoruz.

Çıralı'da geçen dokuz senemizde ilk geldiğimiz zamanla şimdi arasında çok şeyler değişti. Turizmin açgözlü pençeleri o güzelim gelincikleri, kantaronları paramparça etti. Ya diyoruz ki bu kadar hızlı bozulur mu dengeler bozulurmuş.İnsanlar mevsimlerden daha hızlı değiştiriyor Çıralı’yı. Her gün yürüdüğümüz sazlıklar, sökülüp atılıyor, etrafına teller çekiliyor. Burayı ziyaret eden yüzlerce kuş nereye inecek bilemiyoruz. Diyoruz ki insanlara biz gelecekten geliyoruz, şehirlerden. Gelecekte ağaçlar, otlar yok. Sadece dev gri kutular, kutuların içlerinde küçük kutular var. Küçük kutularda sifonlar aracılığıyla birbirlerinin üstüne boşaltım sistemlerini akıtan, yüzleri gri insanlar yaşıyor. Kutuların dışında gri halılarla bezenmiş yollarda teneke canavarlar dolaşıyor. Çıralı geçmişte yaşayan bir masal diyarı gibi… Gelecekse sonsuz defa tekrarlanarak heryerde... Gidin bi bakın geleceğe, gerçekten ne istiyorsunuz ???!!!


Herbişi bitki atolyesi olarak Çıralı’dan topladığımız bitkileri size yazarak paylaşmak istiyoruz ki yolunuz düşerse buralara bastığınız yere bir kere daha bakasınız. Olurda bir arazi alırsanız buralardan, inşaat yaparken, kepçelerle toprağı talan ederken ne değerli dostların canını alırsınız bilesiniz diye yazıyoruz. Bunlar sadece bizim bildiklerimizden bazıları kimbilir daha neler var bu topraklarda...

Adaçayı (salvia triloba), Adam otu (Mandragora autumnalis), Adasoğanı ( Urginea mariti), Aynısafa çiçeği (Calendula Arvensis), Atkuyruğu (Equisetum sylvaticum), Kekik Türleri (Thymus vulgaris, Thymian spicata, Thymus capitatus, Thymian spicata, Thymus capitatus), Karabaşotu (Lavendula stoechas), Biberiye (Rosmarinus oficinale), Mersin (Myrtus communis), Oğulotu (Melisa oficinalis), Okaliptus (Eucaliptus frutictorum), Sarıkantaron (Hypericum perforatum), Şahtere (Fumaria officinalis), Yoğurtotu (Gallium aparine), Peygamber çiçeği (Centaurea cyanus), Defne (Laurus nobilis), Basurotu (Ranunculus ficaria), Yabani yulaf (Avena fatua), Kuzu kulağı (Rumex acetosa), Mineçiçeği (Verbena officinalis), Hayıt (Vite agnus), Yarpuz (Mentha pulegium), Karahindiba (Taraxacom officinale), Yabani hindiba (Cichorium intybus), Gelincik (Papaver rhoeas), Sinirliot (Plantago major), Labada (Rumex acetosa), Kuşotu (Stellaria media), Sıklamen (Cyclamen coum), Katırtırnağı (Spartium junceum Linnaeus), Bozot ( Marrubium parviflorum), Ölmez çiçek (Helichrysum arenarium), Sığırkuyruğu( Verbascum thapsus), Ballıbaba (Lamium album), Kuşburnu (Rosa canina), Hatmi (Althaea officinalis), Havaciva otu (Alkanna tinctoria), Suteresi (Nasturtium officinale), Yavşan (Veronica officinalis), Böğürtlen( Rubus caesius), Ayrıkotu (Elytrigia repens), Alıç (Crataegus monogyna), Melekotu (Angelica archangelika A. Officinalis), Semizotu (Pinguicula vulgaris), Funda (Calluna vulgaris), Zeytin yaprağı (Olea europaea), Sumak, Boy otu, Kapari gibi gibi gibi...


Bu arada kendimizin ve dostlarımızın yetiştirdiği; Gingko biloba, Ekinezya (Ecinecia purpurea), Aloe vera, Şekerotu ( Stevia rebaudiana), Yer bademi (Cyperus esculentus), Mor fesleğen (Red basil), Mürver (Sambucus ebulus), Tıbbi nane (Mentha x piperita ), Lemongrass ve daha birçok bitkiyi de atölyemizde değerlendiriyoruz. Çıralının, birçok Ayurvedik Hint bitkisine, Çin tıbbında kullanılan bazı bitkilere, Avusturalya nın bazı ağaçlarına, Kızılderili bitkilerine ve nice egzotik bitkiye ev sahipliği yapacak bir doğası var. Her yeri yaşam fışkıran sub tropik bir bölge burası.

 

Peki biz insanlar olarak yaşama mı, yoksa yok oluşa mı hizmet edeceğiz???